• Kurumsal
    • Doktorlarımız
    • Hakkımızda
    • Organizasyon Şemamız
    • Başvuru Koşulları
    • Ziyaretçi / Refakatçi Politikası
  • Hizmetlerimiz
  • Kalite Politikamız
    • Kalite Birimimiz
    • Kalite Yönetimimiz
    • Anlaşmalı Kurumlar
    • Kalite Çalışmaları
  • Sık Sorulan Sorular
  • İletişim
    • İletişim Bilgisi
    • İletişim Formu
    • İnsan Kaynakları
    • KVKK
    • Randevu Al
    • Görüş ve Öneri
  1. Sık Sorulan Sorular
BÖBREK YETMEZLİĞİ NE DEMEKTİR, EVRELERİ NELERDİR ?

Böbrek  yetmezliği (BY)   böbreklerin  yeterli   çalışmaması  sonucu atık  maddelerin  ve  fazla suyun vücuttan  atılamaması veya  vücudun kimyasal  dengesinin bozulması  ile  giden  bir  hastalık  durumudur.
Akut böbrek  yetmezliği (ABY) ( ani  gelişen böbrek  yetmezliği ) veya  ağır BY  hızla  gelişebilir ( örn.: kaza ve  yaralanma  sonucu )  ve  tedavi  ile  tamamen  düzelebilir.

Kronik   böbrek  yetmezliği ( KBY) yıllar  içinde  gelişen  bir  durumdur. Genellikle hipertansiyon  ve / veya  diabetes  mellitus  gibi  hastalıklara  eşlik  eder ve  zaman   içerisinde  tedaviye  rağmen  ilerleyici özellik  gösterirler. 
KBY uzun  süreli ve  tam BY ne  götürebilir.  Bu duruma son  dönem  böbrek  yetmezliği   ( SDBY )    denir.  SDBY ndeki bir   kimseye  renal   preplasman tedavisi   ( yerine  koyma tedavisi ,RRT )  yapılmazsa sağ   kalma şansı  olmayacaktır.  RRT  , diyaliz  veya  böbrek  nakli ile  mümkün   olmaktadır . 

Kby 5  evreye  bölünmüştür. Böbrek  fonksiyonları  GFD ( glomerüler  filtrasyon  değeri: böbreklerin  kanı  süzme değerini gösterir)   ile  ölçülür. Genç  bir  erişkinin  GFD değeri ~115 ml/ dak.  kadardır.  Yaşlanma  ile  GFD değeri   70 ml/ dak ya  kadar  düşebilir. Diyalize  giren  bir  hastanın GFD değeri 15 ml / dak  ve  aşağısındadır. 



Evre  3 e  gelen  bir  hastanın  mutlaka  bir   nefrolog gözetiminde  tedavisine  devam  edilmelidir.   Evre 5  e  gelmiş bir  hastanın  tedavisi ancak  diyaliz veya böbrek  nakli ile  sürdürülebilir.   ( Evre 5 = Diyalizdir ). Diyabetik  hastalar diyabeti   olmayanlara  göre  daha  erken  diyalize  başlatılırlar.   

DİYALİZ NEDİR?

Diyalizin  kimyada  ve  tıpta  kullanıldığı  şekilde iki   anlamı vardır:

a) Kimyada kullanıldığı  şekliyle  diyaliz, bir  sıvıda  bulunan  partiküllerin (  parçacıkların ) bir  membrandan  geçebilme  yeteneklerindeki  farklılıklara dayanarak  ayrıştırılması tekniğidir.

b) Tıpta  kullanıldığı  şekilde ise diyaliz böbrek  yetmezliği  olan  hastalarda  böbreğin  normal  fonksiyonlarının  yerine  geçmek  üzere   kanda  birikmiş  üre, kreatinin gibi toksik  maddelerin ve  vücutta  birikmiş  fazla  miktardaki  suyun  atılmasını  sağlayacak  şekilde  yapılan  diyaliz  işlemidir.  İnsanlarda  iki  türlü  diyaliz  yapılabilir:
1.Hemodiyaliz
2.Periton diyalizi   
 

RENAL REPLASMAN TEDAVİSİ NEDİR VE KAÇ TÜRLÜ OLUR ?

Renal  Replasman  tedavisi böbrekleri   çalışmayan bir  hastaya  böbrek  yerine geçebilecek  bir  tedavi  yönteminin  uygulanmasıdır. Başlıca  3  yolla olur.

1. Böbrek  Transplantasyonu
2. Hemodiyaliz
3. Periton diyalizi

Transplantasyon günümüzde  sunulmakta  olan   çeşitli  tedavi  seçenekleri   içerisinde hasta sağ kalımı   açısından  en  uygun   yöntemdir.   
 

HEMODİYALİZ NEDİR ?

Hemodiyaliz  böbrekleri   normal çalışmayan  kişinin  kanının  filtre edilme  yoluyla  temizlenmesi  demektir.   Hemodiyalizde  insan  vücudundan ekstrakorporeal (  vücut-dışı ) yolla  üre,  kreatinin  gibi  metabolik  atık   ürünler ve  serbest  su  uzaklaştırılmış  olur.  

Hemodiyaliz yöntemi  dışında  yetmeyen  böbreğin  yerine  konabilecek  2  yöntem  daha  vardır. Bunlar  periton  diyalizi ve  böbrek  naklidir.
Hemodiyaliz  yatan  hastalara  uygulanabildiği  gibi  genelde  ayaktan  hastalara  uygulanmaktadır.  Bu  da  ya  hastanelerde  ayrı diyaliz  odalarında  ya da  tamamen  diyaliz  ile uğraşan  ayrı, hastane  dışı   merkezlerde  yapılmaktadır. Nadiren  de  olsa  ev  diyalizi  de  yapılabilmektedir. 

Hemodiyaliz  tedavisi  akut  ya da  kronik  olarak  uygulanmaktadır.  Akut  diyaliz  tedavisi   gören  hastalar  tedavi  sonucu  böbrek  fonksiyonları  geri  döndüğünde  diyalizden  çıkabilmektedirler.  Kronik   diyaliz  tedavisi gören  hastaların  büyük   çoğunluğu  ömür  boyu  bu  tedaviyi almak  durumunda  kalırlar.  

Diyalize  başlama  kararını  kronik   böbrek  yetmezliği   olan  hastayı  takip  etmekte  olan Nefrolog  verecektir.  Diyaliz genelde  haftada  3  gün  4-5 er  saatlik  oturumlar  şeklinde  yapılmaktadır.  Hastaların  durumlarına göre  haftada  1 ya da 2  kez  diyaliz  ile  bazı  hastalar  yeterli   tedavi  alabilmektedirler.  
 

DİYALİZ MAKİNASI NEDİR, NASIL ÇALIŞIR ?

Böbrek yetmezliği çeken hastaların belirli zamanlarda bağlanmak zorunda kaldıkları suni böbrek makinesine verilen addır.

Hemodiyaliz  esnasında  makinada  bulunan  bir  pompa  vasıtası ile  hastanın kanı çekilir, makinaya  takılı  bulunan yarı geçirgen  bir  zardan  ( semi permeabl membran )  geçirilmek  sureti   ile  kanda  birikmiş toksik   maddeler ve  fazla  su  temizlendikten  sonra  kan  hastaya  tekrar  geri verilir.  Bu  işlemin  yapılabilmesi   için   hastaya  önceden  kan  giriş  ve  çıkışını  yapacak ve  yeterli  debiyi  sağlayacak  bir  damar  giriş ve  çıkış  yeri  sağlanmış  olması  gereklidir.   Bu  da  henüz  diyalize  hazırlık  aşamasında  hastaya açılan  arterio-venöz fistül ( AVF )  ile  ya  da  daha  çok  acil  ve  zorunlu  hallerde  konan  bir  kateter  yardımı   ile  sağlanır.  
AVF ,  hastanın  yapılan  bir  cerrahi  müdahale  ile  ( Bu işlem Kalp damar  cerrahları  tarafından  yapılır) bir  atardamarının  toplardamar  ile  birleştirilmesi ,bu  sayede yüksek pompa  hızına  dayanıklı bir  damar  sisteminin   oluşturulması  işlemidir.  

Hastadan  dışarıya hemodiyaliz  makinası  üzerinde bulunan bir  pompa  vasıtası ile  çekilen  kan  içinde  yarı geçirgen  bir  zar  bulunan  filtreye  gelir. Bu yarı geçirgen  zarın bir  tarafından  hasta  kanı  geçerken diğer  tarafından da kanın  zıt  yönünde  akacak  şekilde,  daha  önceden   makinada içeriği  vücut  kimyasına  göre  ayarlanmış  diyalizat  denen  tuzlu  su  geçer.  

Yarı geçirgen  zarın iki  tarafında  kalan  moleküllerin   konsantrasyonu  birbirlerinden  farklı  olmaları  nedeni ile  zardaki   mikroskopik deliklerden  bu  moleküller  yoğun oldukları  bölümden  seyrek  bulundukları  bölüme  doğru  geçerler. Bu  olaya  difüzyon  denir.  Bu  mekanizma  ile  vücutta  birikmiş  olan  üre,  kreatinin gibi    toksik  maddeler  kandan  uzaklaştırılmış  olur.  Aynı  zamanda  zarın  kan  tarafındaki  basınç diyalizat  tarafındaki  başınçtan  yüksek  olduğu  için  vücuttaki  birikmiş  fazla  su  da diyalizat  tarafına  geçerek vücuttan  atılmış   olur.  Bu işleme de  ultrafiltrasyon  denir .
 

PERİTON DİYALİZİ NEDİR ?


Kanı zararlı atıklardan temizlemek için hastanın kendi karın zarı (periton zarı) da filtre yerine kullanılabilir. Bu diyaliz şekline periton diyalizi (veya diğer bir deyimle karın diyalizi) adı verilir.
Periton diyalizi uygulaması için hastanın karın boşluğuna bir tüp yerleştirilir. Özel olarak hazırlanmış ve çok temiz bir torbada bulunan diyaliz sıvıları bu tüp (diğer ismi ile periton kateteri) aracılığı ile hastanın karnına verilir. Oldukça küçük olduğu için kateterin varlığı hastayı rahatsız etmez.

Diyaliz sıvısı karında kaldığı süre içinde kandaki zararlı maddeler karın zarından süzülür ve diyaliz sıvısının içine geçer. Bir süre sonra kirlenmiş olan bu sıvı yine kateter ile vücut dışına boşaltılır. Böylece kandaki zararlı maddelerin bir kısmı dışarı atılmış olur. Daha sonra hastanın karnına tekrar temiz bir diyaliz sıvısı verilir; bu sıvı karında yine bir süre kalır ve dışarı alınır. Böylece kan biraz daha temizlenir. Sonra tekrar temiz bir sıvı takılarak işleme devam edilir.

Karın diyalizi bu şekilde tekrarlanarak zararlı maddeler sürekli şekilde vücut dışına alınır ve hasta, yaşantısını sürdürür. Her bir serumun takılması ve boşaltılmasına “değişim” denir. Hasta, kateterini elbisesinin altında sakladığı için dışarıdan bakınca periton diyalizi uygulandığı hiçbir şekilde belli olmaz. Bir değişimin doldurma ve boşaltma işlemi yaklaşık 30-40 dakika alır.
Periton diyalizi uygulamasını hasta kendi yapar. Torba değişimleri sırasında en önemli nokta, temizlik kurallarına çok dikkat edilmesidir. Bu amaca yönelik olarak başlangıçta bir ay süre ile diyaliz merkezinde hastaya eğitim verilir. Bir süre hasta, hekim ve hemşirelerin gözetiminde hasta değişimlerini kendi başına yapar. Bu işlemde iyice ustalaştığına kanaat getirildikten sonra da evinde veya işinde diyalizini kendisi uygular, belirli aralıklar ile de diyaliz merkezine kontrollere gelir.

Periton diyalizi  başlıca üç türlü  uygulanabilir:

1. Sürekli ayaktan  periton  diyalizi (SAPD ):  Karında  sürekli  olarak  diyaliz  solüsyonu  bulunmaktadır. Klasik olarak  bu  solüsyon  hasta  tarafından  günde  4  kez  değiştirilir. 
2. Aletli  periton  diyalizi ( APD ) : Burada  karın   içi  sıvı  değişimi  hasta tarafından değil cycler  denilen  bir  alet  yardımı  ile  yapılmaktadır.  Değişik  kombinasyonları   olmakla  birlikte  gün içinde  hastanın  serbest  kalmasını, gece  yatarken  uykuda  makine  yardımı  ile  sıvı değişiminin sağlandığı bir  yöntemdir.  
3. SAPD ve APD nin  farklı  kombinasyonlarının  uygulandığı  yöntemler

HEMODİYALİZ Mİ PERİTON DİYALİZİ Mİ DAHA İYİDİR ?

Her  ikisinin de  kendine  göre  avantajlı   yanları  vardır.

Periton Diyalizi Avantajları Nelerdir?

Periton diyalizinin en önemli avantajlarından bir tanesi hemodiyalizde olduğu gibi düzenli olarak diyaliz merkezine gitmeye gerek olmamasıdır. Periton diyalizi avantajları şu şekildedir:

• Hastalar evde kendi kendilerine tedaviyi gerçekleştirebilir. Bu sayede hastaların sosyal hayatı olumsuz etkilenmez.
• Hepatit gibi bulaşıcı hastalık riski periton diyalizde daha azdır.
• Periton diyalizi beslenme konusunda hemodiyalize kıyasla daha fazla esneklik sağlar.
• Periton diyalizinde damar yollarına müdahale edilmediği için damar yollarının zarar görme riski yoktur.
• Araştırmalar erken dönemde periton diyalizi uygulanan hastaların sağkalım oranlarının yüksek olduğunu göstermektedir.
• Araştırmalar periton diyalizle tedaviye başlayan sonrasında hemodiyalize dönen hastalarda başarı oranın tedavinin başından beri hemodiyaliz uygulanan hastalara kıyasla daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Hemodiyalizin  avantajları  nelerdir?
• Hastanın bakım yükünü azaltır.
• Tedavi, eğitimli personel tarafından yapılır.
• Peritoneal diyalize kıyasla daha hızlı, verimli ve konforludur.
• Zararlı maddeler, hızla vücuttan uzaklaştırılır.
• Diğer yöntemlere göre daha uzun aralıklarla yapıldığından hastanın yaşam kalitesini artırır.

Dolaşım dengesizliği  olan hastalar, damar  girişim yolu  sorunları olan  hastalar, kan transfüzyon  zorlukları olan hastalar, 0-5 yaş  grubu  hastalar, hemodiyaliz  merkezinin  uzak olması, hastanın  serbest  ve  bağımsız  kalmak  istemesi hallerinde  periton  diyalizi  tercih  edilir.  

Periton  diyalizi   için  uygun   görülmeyen  hastalar:  beslenme bozukluğu   olanlar, karın  için yapışıklıkları  olan hastalar ( daha  önceden  batın  içi  ameliyat  geçirmişler), mental  gerilik,  batın  içi fıtık ve  hastalıkları  olanlar, yalnız  yaşayan  hastalar ile  1 ay  içinde  böbrek  nakli  yapılacak  olan  hastalarda  uygun  değildir.   

 

BÖBREK NAKLİ ( TRANSPLANTASYON ) NEDİR?

Esas  olarak hasta  sağ  kalımı  ve  ülke   ekonomisi  açısından en  etkin  tedavi  yöntemidir.  Ünitemizde  devamlı  diyaliz  programına  alınan  her hasta  tranplantasyon  konusunda  bilgilendirilmektedir.    Ülkemizde  yaklaşık   100 e  yakın merkezde  böbrek  nakli yapılabilmektedir.   Bunların  hemen hepsi  SGK ile  anlaşmalı   olup tüm   SGK lı   hastalar bu  merkezlerden  istifade  edebilirler.  

Nakil  isteyen  her  hasta  önce  istediği bir  merkeze  ( hastaneye ) kaydını  yaptırır.  Nakil için  uygun   olmayan  bazı  durumlar  vardır.  Hastada  aktif  kanser  bulunması, ileri  derecede organ  ( kalp  akciğer ) yetmezliklerinin   bulunması, enfeksiyon  varlığı,   bunama,  beklenen  yaşam  süresinin  5  seneden  az  olması  gibi  hallerde  transplantasyon   uygun   değildir. 

Nakilden  önce  hastanın   kaydolduğu  merkezde  hastaya  bazı  tetkikler  yapılacaktır.  Başlıcaları : Gerekli  kan   tahlillerinin yanı  sıra  Akciğer  grafisi, akciğer  fonksiyonlarının  değerlendirilmesi,   kalp ve  dolaşım  sistemi   muayenesi ( EKG, Efor  testi , ekokardiografi, periferik  doppler  US), Mide ve  barsak  taramaları ( gastroskopi, kolonoskopi , batın  ultrasonografisi), gereğinde  KBB, Göz ve  diş  hastalıkları taramaları,  kadınlarda  40  yaştan  sonra  mamografi,   jinekolojik   muayene,  ürolojik  muayene,  cildiye  muayenesi.
Nakilde  verici  olarak  ya  canlı  donör kullanılır ya  da  kadavradan  böbrek  alınır.  Canlı  donörden  alınan  böbreğin  yaşam  süresi   kadavradan  alınan  böbreğe  göre  daha  uzun  olmaktadır. 
 

BÖBREK YETMEZLİĞİ NDE BESLENME NASIL OLAMLIDIR ?

Diyaliz hastalarının  beslenmelerine çok  dikkat  etmeleri  lazımdır.  Yapılan bir çok  araştırmada  diyaliz  hastalarının  yarısında  protein  ve  enerji  eksikliğine  bağlı  beslenme bozukluğu  olduğu   gösterilmiştir.   Beslenme  bozukluğu  olan  hastaların yaşam  süreleri  beslenme bozukluğu  olmayanlara  göre  daha  kısa  olmaktadır.

Beslenme bozukluğunun  başlıca  nedenleri  yetersiz  ve  kalitesiz  besin alımı, hemodiyaliz  ile  protein  ve  vitamin  kayıplarının  olması, kan kayıpları  ile  vücuttan  protein  ve demir kayıpları, D- vitamini eksikliği, insülin  direncinin olması;   üremi, hemodiyaliz  işleminin kendisi, enfeksiyonlar ve inflamasyon gibi nedenlerle  vücutta  protein  yıkımının  artmış   olmasıdır. 

Normal  sağlıklı  bir   insanda  kilogram  başına  0.8 gr  protein  alımı yeterli olurken hemodiyaliz  hastalarında  bu  rakam 1.2 gr/kg / gün  protein olarak  hesaplanmıştır. Diyaliz hastalarında  besin  alımı  sağlıklı insanlarda  olduğu gibi %50-60  karbonhidratlar, %25 -35 i yağlardan, %15-25  i de  proteinden  oluşmalıdır. Yumurta  kaliteli bir  protein  kaynağıdır.  Günde 1-2  adet  tüketilebilir. Kolesterolü  yüksek olan hastalarda  sadece  yumurtanın  beyazı  verilebilir.   Diyaliz  hastaları nın günlük kalori  ihtiyacı  30-35  kcal/ kg  kadardır.  

Diyalize  giren  hastalara  yetersiz alım, vücutta  sentezlenme  bozuklukları ve  hemodiyaliz  yoluyla kayıplar nedeni ile  düzenli olarak  vitamin  takviyeleri  yapılır. Bunlar  arasında  başlıcaları D Vit, b kompleks  vitaminleri,   B 12 vit    ve  folik  asittir.  Kronik   böbrek  hastalarına  A vitamini verilmesi  sakıncalı  olup kontrendikedir.  E vitaminin de  kesin  faydalı  etkisi  gösterilememiştir. 

Üremik  hastaların  kanlarında  potasyum  ve  fosfor  çok yüksek  seviyelere  çıkabilir.  Bu nedenle  potasyumdan  zengin besinlerden ( öz. Her  türlü kurutulmuş besinler, meyveler,  bazı  sebzeler ) uzak  durmaları  gerekebilir.  Yedikleri  besinlerin  içindeki  potasyumun  barsaktan  vücuda  emilmesini engelleyen ilaçlar  verilebilir.  Potasyumun  kanda  aşırı  yükselmasi ani   kalp  durmalarına  yol  açabilir.

Hemen  hemen tüm  diyaliz  hastalarında eğer  beslenme  bozukluğu yoksa  az  veya  çok  fosfor  değerleri  yükselir.  Bu  nedenle  yemeklerle beraber  yine  barsaktan  fosfor emilimini engelleyici ilaçları  kullanmak  gerekebilir.  Fosfor  istenildiği  gibi düşürülemezse  kemiklerde  bozulmalar, ağrı  ve  kırıklar  , kan  damarlarında da  damar  sertliğinin  hızlanması ve  damarların  kireç  tutması gibi istenmeyen  olaylarla  karşılaşılabilir. 
Diyaliz  hastalarında  beslenme  bozukluğunun  gelişmemesi  için  hemodiyaliz  tedavisinin yeterli  ve  kaliteli   olması şarttır. 
 

BÖBREK HASTALIKLARINDAN KORUNMA YOLLARI NELERDİR ?

A) YÜKSEK  TANSİYON VARSA YAKIN  TAKİP  ALTINA  ALINMALI VE  KONTROL  ALTINDA  TUTLMALIDIR.
B) ŞEKER  HASTALIĞI  VARSA  KAN  ŞEKERİNİN    TAM  KONTROLÜ  İÇİN  GEREKENLER  YAPILMALIDIR.
C) ENFEKSİYONLAR ZAMANINDA VE  UYGUN  TEDAVİLER   İLE  TEDAVİ  EDİLMELİDİR.
D) BÖBREĞE  TOKSİK  ETKİ  GÖSTEREN  İLAÇLARDAN  UZAK  DURMALIDIR ( ÖZ.  AĞRI  KESİCİLER ) 

Diyamar Diyaliz Copyright 2024
Design by DeepSoft